ay özlemişimmm:)) ne çok oldu ya iki kelam etmeyeli şu sayfaya, millet neler yazıyor filan:)
öhööm neyse.
efendim bugünkü konumuzu tabi ki de ben belirledim. kime soracağıdım ya? fatmagül'e mi?
neyse neyse..
efendim ben geçen hafta bir şarkı dinledim. dinlerken de şarkı kulağıma o kadar hoş ve güzel geldi ki hemen elime not ettim sözlerini. netten bakar bulur dinlerim artık şarkıyı diye.(genelde elime not alırım ivet.) dinlediğim program canlı yayınlanan bir eğlence programıydı. osmantan erkır tv adı. malum kişi sunuyor tabi ki de:) neyse bunlarda konuk olmuştu. ha bunlar kimdi diye sorar gibisiniz. tuğrul cerrahoğlu gitarda, vokalde zeliha gürsoy diye hanımcık bir kız. ama nasıl şekerler böyle tınımını şarkıyı da söylediler.
burdan da izleyin bari mahrum kalmayın:)
bir de şarkının bir klibi var ki o da ayrı bir güzel zaten. dur onu da koyalım hazır demişken.
ha bu arada şarkının adı "okyanus dizlerimde"
sözlerini de yazayım tam olsun o zaman.
karalamış üstümüzü çok önceden kader bundandır böyle derin kelamlarım
yalanlamış bizi bütün hikayeler aşkım sen anlat ben anlarım aşkım sen ağlat ben ağlarım
ben yorgun olsamda yine aldatır beni dakikalar yüzünü saklar hayat görünmez oyunlar
ben durgun olsamda yine savurur beni deli dalgalar okyanus dizlerimde ben özledim senin kadar
kanatmış dudaklarımı sigaramın masalları yakıyor ciğerlerimi senin kadar
ben yorgun olsamda yine aldatır beni dakikalar yüzünü saklar hayat görünmez oyunlarben durgun olsamda
ben durgun olsamda yine savurur beni deli dalgalar okyanus dizlerimde ben özledim senin kadar
efendim bu iki arkadaşı takibe aldım ben. kim kimdir nedir necidir diyerekten ve tuğrul'un zaten bu şarkıdan önce de kendi besteleri olduğunu öğrendim. klip filan da çekmiş. sesi de güzel böyle hafif genizden geliyor buğulu da biraz. hoş yani. feysinden de videolarını ve diğer şarkılarını dinledim tuğrul'un. "kaçıncı vapur"'u çok çok sevdim. sözleri çok güzel bu şarkının mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.
hah bu arada komisyonumu isterim. o kadar reklamını yaptık adamın.
insan bi teşekkür ederim der, sağol der, tez zamanda sevdiğine kavuşasın der. bişey der yani ne biliyim onu da ben mi diyim şimdi.
bu akşam saat 20:00 itibariyle ilk bölümü yayınlanmış dizi. itü'deki tanımlar gibi oldu bu da, alışkanlık :)
harun tekin'i gördük en sonunda:) merakla bekliyordum oyunculuğunu. ama pek umduğum gibi çıkmadı harun bey hiç kusura bakmasın. çok donuk, suskun böyle gerçekten de dizide başta denildiği gibi konuk oyuncuyu çok iyi oynadı.
şimdi tekrarını veriyor da bu dizinin bu da moda mı oldu ya dizi bitti hemen sonra hiç zaman kaybetmeden aynı dizi aynı bölüm şakk! yayında. ne bu ya! boşuna mı izledim ben saat 8'de kuruldum koltuğuma lan!
o değil de harun'a dönersek eğer allam ya adam çok naif bu berna'ya(sevgilisi-hazal kaya) hap veren bi çocuk vardı harun bunu gördü hemen damladı berna'nın yanına ettiği laf şu "sen hap mı veriyorsun lan berna'ya". bunu birde o koca tombik dudaklarını hiç aralık olmadan söylediğini düşünün. aynen öyle işte. çok komikti ya izlemeniz lazım :) bi de dedi "berna kak lan kak gidiyoruz" dedi berna bunu dinlemedi o züppe de atladı ordan "gelmiyo saane" dedi bizimkine. harun bi kafa attı buna. bunu da görmeniz lazımdı. kafa mı attı başıyla yanağını mı okşadı tam anlaşılmıyo orası.
bi de bu bizim berna harun'dan(dizideki adı alp. harun masum.) hamile kalmış ağlıyor filan. harun tamam mamam filan teselli etmeye kalktı bunu.bu kız şılllık bi çaktı tokatı benim senelerdir bakmaya kıyamadığım harun'uma:( nasıl içim parçalandı anlatamam. sonra bi de babasından ayrı bir tokat yedi. dedim adamı konuk oyuncu aldınız ama adam şamar oğlanı çıktı. behlül'ün yemediği halt kalmadı ama olan benim aslan gibi harun'uma oldu. konuk oyuncu uğruna işte ne hallere düştü adam.
gelelim behzat ç.'ye.
adam tam psikopat. çok sevdim bu adamı ben. hele şu dizide polisi canlandıran(selim adı) bizim survivor hakan dediğimiz adama sürekli "sırıtma lan!" demesi yok mu bayıldım o sahnelere.
dizi bana çok uzun soluklu sürcekmiş gibi gelmiyor ama umarım dediğim gibi çıkmaz. lakin ankara, pilli bebek ve erdal beşikçioğlu üçlüsünü ben çok sevdim.
Peki ya o iri yeşil gözlerinin altındaki hikayeyi de biliyor musunuz ?
Gelin, bu fotoğrafı çeken Steve McCurry'nin Fotoğraf Dergisi'ne (Ağustos-Eylül sayısı 2010) vermiş olduğu röportajda bu kızın hikayesini öğrenelim.
"Steve McCurry, Şarbat Gula isimli 'Afgan Kızı'nın hikayesini de anlattı. Şarbat Gula, Sovyetler Birliği ve Afganistan arasındaki savaş sırasında öksüz kalmış. Fotoğraf çekmek için 1984 yılında mülteci kampına giden Steve McCurry, derme çatma bir okulda ders gören öğrencileri fark etmiş. Şarbat Gula'nın çok güzel bir fotoğraf karesi olabileceğini düşünmüş ve onu tedirgin etmemek için önce arkadaşlarını fotoğraflamış. Kısa bir süre sonra sınıftaki öğrenciler Steve McCurry'ye alışmış. Fotoğrafçı bunu fırsat bilerek Şarbat Gula'ya yönelmiş. Afgan Kızı, ilk birkaç pozda çekindiği için eliyle yüzünü örtmüş. Öğretmeni, sanki olacakları biliyormuşçasına "Bak senin fotoğrafını çeker ve yayınlarsa dünya burada yaşanan insanlık dramına kayıtsız kalmaz" demiş. Bu uyarı üzerine Şarbat Gula, o zihinlere kazınan pozunu vermiş.
Fotoğraf, National Geographic dergisinde yayınlanınca büyük yankı uyandırmış. Steve McCurry, binlerce mektup almış. İnsanlar, Şarbat Gula'ya yardım etmek istiyorlarmış. Hatta onunla evlenmeyi düşünenler bile olmuş. Dergi, 2002 yılında Afgan Kızı'nı bulmak için harekete geçmiş. Steve McCurry, kızın fotoğrafını bütün mülteci kamplarına dağıtmış ve bu sayede Şarbat Gula'nın erkek kardeşini tanıyan birine ulaşmışlar. Böylece ekip, 1992'de mülteci kampından ayrılıp ülkesine dönen Gula'ya, Afganistan'ın ücra bir bölgesinde ulaşmayı başarmış. Şarbat Gula'nın yeni ve eski fotoğrafı bir takım tekniklerle incelenmiş. Uzmanlar göz irisinden fotoğrafın Şarbat Gula'ya ait olduğunu kesinleştirmiş. Dergi, kızı Hacca yollamış ve 2002 yılında tekrar kapağına taşımış."
Mor ve Ötesi'nin son albümü "Masumiyetin Ziyan Olmaz"ın 2.klibi Araf'a geldi. Albümü ilk dinlediğimde bu şarkı ve Meksika benim favorimdi. Meksika'yı doyana kadar dinledikten sonra sıra Araf'a geldi. Ama Araf ismi gibi biraz korkutucuydu.
Aslında şarkı sözleri hiç de öyle cennet&cehennem vurgusu yapmıyordu bizlere. yapmadığı da iyi oldu. eğer öyle olsaydı mor ve ötesi'nin diğer gruplardan bir farkı olmazdı. ve en önemlisi ben bunca sene onları dinlemezdim.
Araf'ın klibini izlediniz mi? Ben geçen gün izledim. İlk başta ne yalan söyleyeyim ne oluyor filan dedim. bizimkilerde amma kazdılar dedim. sonra baktım yerin dibinden canlı bir kadın çıkıyor. sonra klibi iyi sindirmek için tabi ki de birkaç defa izledim, küçük çaplı araştırma yaptıktan sonra sonuca vardım.
ama ilk önce klibi izleyin sonra yazının devamını okuyun derim (yok sır filan açıklamıycam:))
önce klip. sayfayı aşağıya çekme görüyorum burdan kör değilim!:)
şimdi adım adım gidelim.
arabanın içinde grup üyeleri. direksiyon başında harun ve yanında kerem kabadayı var. diğer ikisi arkada. kerem k.'nın elinde pusula var bir de.
klibin ilk 7 saniyesinde harun'un yüz ifadesi, hissettiği acı ve korku yüzüne yansımış bir şekilde ve biraz da gitmek istediği yere hemen varmak isteyen bir adam imajı var. ve bu hali hemen hemen ilk 20 saniyede bariz belli.
araba böyle nazlı nazlı ilerlerken yolun ilerde ikiye ayrıldığını görüyoruz. biri biraz daha düz ve rahat ilerleyebilecekleri bir yol. diğeri yani sağdaki yol ise daha kıvrımlı ve engebeli bir yola benziyor. ve bizim tayfa görünüşte daha virajlı olan bu yoldan gitmeye karar veriyor. burda bir mesaj var . ne olduğunu ben demiyim şimdi:)
sonra bir bakıyoruz abilerimiz arabadan inmişler. ellerinde de kazma kürekler ve bir adet fenerle ormanın içine dalıyorlar. burada adamlar kendilerine eziyet edecek değiller ya. kazma narin ellerini tahriş etmesin diye hemen eller beyaz bir sargı ile sarılır. sonrasında vur allah vur toprağa. kollara kuvvet:)
hepsi eşit derece de yorulmuşa benzemiyor valla. en çok kazan sanırsam harun bey. yazık adam kan ter içinde kalmış lan! adam hem kazıyor hem şarkı söylüyor. bu zamanda kim yapar bunu arkadaş! söyleyin bana!?
ateş...01:30..kazdıkları yerin dört bir tarafından alevler fışkırıyor. daha doğrusu fışkırtılıyor. 2 metre yerin dibinde, kazdıkları yerin özenle dört bir yanına yerleştirilmiş alev topları. tuhaf. toprağın altında bu ne ateş bu ne alev alev yanıyoruz durumudur. enteresan:)
tabi bizim arkadaşlar durur mu hemen kazma küreklere sarılıp (zaten hiç bırakmamışlardı ki) ateşi söndürmeye çalışıyorlar. bir ara harun bakıyor bu ateş sönecek gibi değil ben işime döneyim diyor. ama sonra yeniden ateşi söndürmeye başlıyorlar ve tabi ki de başarılı oluyorlar. ateş pofff..
nasıl bir geceyse artık tam ateş söndü dedik rahat rahat bir 3 metre daha kazacaklar dedik. baktık yağmur başladı. e tabi ki de yağmurlukları yanındaydı. hepsini çukura atmışlardı önceden. zeki adamların hali bir başka tabi:)
yağmurda ara var..
yerlere kadar uzanan buz mavisi renginde bir perde önünde grup üyeleri şarkının "kimler varmış içimde yoklama yaptım" kısmını çalıyorlar. harun dedim ya çok yoruldu adam ayakta duracak hali yok hemen çekmiş teoman'ın bir bar taburesini altına bir ileri bir geri sallanarak şarkıyı söylemekte. önünde de ayaklı mikrofon.
bir müzisyen düşünün; bir bar taburesi üstünde, önünde ayaklı mikrofon ve sağ eliyle mikrofonu en tepesinden tutmuş, gözleri kapalı, yalnız bir adam ve şarkı söylüyor. naparsınız? bir adamın en ennn ennnn..en olduğu an işte bu andır derim:) bir de öyle oturup şarkı söylerken bir yerde elinin tersiyle dizine vurması yok mu dedim tamam işte burası. harun'un harika vokali şarkının bir başında bir de burada konuşuyor. ve tekrar yine yağmur altında kazı çalışmasına dönüyor kameralar.
sonra birden.. birden bakıyoruz ki toprağın altında bir beze sarılmış bir şey çıkıyor. hemen açıyorlar bizimkiler tabi. ve o kadın. o kadın işte janset. evet bizim bildiğimiz tarkan gözübüyük'ün sevgilisi, yarım elma, banyo gibi yapımlarda yer almış isim. çok da severim kendisini canım benim. işte mezardan çıkan elleri göğsünde birleşmiş kadın janset idi. kadın bir iki nefes aldıktan sonra doğruluyor ama o çamur içinde yerin bilmem kaç metre altında havasız kalarak nasıl ölmedi orasını anlamadım.
klibin sonuna gelirsek eğer.
sanırsam burda, araf'ta yani, bir kadın canlı canlı gömülüyor ve bizim mor ve ötesi elemanları da bu kadını kurtarıyorlar.
recm deniliyor buna şeriatta. zina yapan kadın veya erkeğin taşlanarak öldürülmesi yani. bu klipte olan kadın...
bu yazıda deborah, bizzat kendisi olarak klibi özgür ve hür iradesiyle yorumlamıştır.
Siz kazandınız lütfen siz kazanın lütfen benimle uğraşmayın ve ebediyen siz kazanın ... Tamam ben giderim uzak bir yere (gözden uzak) (uzaya gidemem kızımdan da ayrılamam ama siz beni görmezsiniz merak etmeyin) tamam giderim.. ... Ben son 6 yıl içinde 2 büyük oratoryo 2 büyük senfonik eser 1 keman konçertosu 2 piyano konçertosu 5 solo piyano eseri 1 bale müziği 2 Bach uyarlaması 4 film müziği 1 tiyatro müziği bestelemiş olsam da
HİÇ MÜHİM DEĞİL SİZİN İÇİN
Bu son 6 yılda dünya üzeri 42 memlekette 326 şehirde konserler verdim yaklaşık 700 konser
HİÇ MÜHİM DEĞİL SİZİN İÇİN
Bu 6 yılda toplumumuza 10 CD 2 DVD 12 NOTA sundum
HİÇ MÜHİM DEĞİL SİZİN İÇİN
anlıyorum yaptıklarım mühim değil
hiç bir zaman "her görüşüme katılmalısınız" demedim tartışmaya hep açıktım hiç bir zaman hemfikir olmadığım insanlara saygısızlık yapmayı düşünmedim ama siz yaptınız adil değildiniz bir fikir de ayrı düşünüyorduk siz kökünü kazımaya kalktınız her seferinde
ama hiç bir zaman kendi içsesimden vazgeçmedim doğru bulduğum doğrumdu yanlış bulduğum yanlıştı yanlışı ben yaptıysam da hatamı anladığım gün düzelttim
anladık değersiziz sizin değer anlayışınızı anlamadım ama ben değersizim o anlayışa göre onu anladım ... İmkanı yoktur bazı kusurlarımı affetmenizin affedicilik de değil "kabul" etmenizin "lütfetmenizin" imkanı yoktur...
Zamanında hatalarım olmuş onları düzelttiysem bu da doğru değildir
imkanı yoktur..
-Falanca arabeskçiyi kültür olarak görmüyorumdur asla affetmezsiniz
-Aziz Nesin haklıdır derim bütün hayatıma sataşırsınız
-"Din sömürüsü aldı başını gitti" deriz Ölüm fermanı vermediğiniz kalır
-Konuşmayız "Konuşmaz o korkak" dersiniz
-Konuşuruz "Konuşmak senin ne haddine işine bak sen" dersiniz
Sizler facebook da 130 grup kurdunuz (Fazıl Say gitsin vs) ekşi-sözlükte yazılar yazdınız Google'ı doldurdunuz Yahoo'da gruplaştınız gazete haberlerinin altına yorumlar yazdınız Almanya'da yılın müzisyeni seçildiğimin haberinin altına bile döşendiniz hakaretlerinizle. ..
Her yerde sizler varsınız. Ve sizler ne yaptınız hayatta bilmiyorum sormuyorum düşünmüyorum nefret etmiyorum saygısızlık yapmıyorum
ama siz bana yaptınız....
Siz yarattınız bana en ağır haksızlıkları yapan bir kültür bakanını siz yarattınız siz cesaretlendirdiniz marjinal köşe yazarlarını siz pislik attınız çamur attınız hepsini siz yaptınız
içinizde mesleki kıskananlar da oldu aranızda piyano çalanlar da oldu çalmayanlar da
Ah Müjgan Ah'ta Sadri Alışık bu şarkıyı söylemişti..
şarkıyı seneler öncesinden günümüze getiren ve bizlere çok güzel bir sürpriz yapan Mert Davut Yılmazer'e bu güzel coverı için teşekkür ediyorum kendi adıma:)
eveeet.. beklenen gün geldi:) niye bu kadar bu adamı önemsedim bende anlamadım ama bir iki izlediğimde konuşmasını çok güzel buldum.. konuşmalarına belli yazar ve düşünürlerin sözlerini alıntı yaparak renklendirmesi de beni etkiledi diyebilirim.
ve peki ne kadar kazandı? işte bu sorunun cevabı;
çankırılı ahmet bu akşam var mısın yok musun'dan 111.000 tl kazanarak ayrıldı.
başını tam izleyemedim ama galiba bir film projesi var ve bu parayı o filmi çekmek için kullanacak.
çocukluğunu ve üniversiteye nasıl girdiğini, sonra nasıl 1 ay sonra ayrıldığını. tekrardan nasıl afla okuluna döndüğünü ve bu seferde kaldığını anlattı programda. ama üstüne basa basa şunu söyledi: "bütün bu üniversiteden ayrılmama sonra tekrar dönüp ama bu seferde sınıfta kalmama babam ağzını açıp tek kelime bile etmedi."
babası onun süper kahramanıymış öyle söyledi hep ahmet:)
bu arada açıköğretim fakültesi'nde okuyormuş şu an. ve galiba bu yüzden yarışmadan erken ayrılmak zorunda kaldı.
neyse, ben parasını filmine harcamasını istiyorum.
oyuncu ihtiyacı varsa yan rol filan çekinmesin beni bulsun, ben gelirim diyorum burdan kendisine:)
not: neden ahmet diye sormayın.
ne demiş küçük iskender "bir nedeni yok yalnızca öptüm"
"Eğer hayatımızın herhangi bir an'ına gidip orada sonsuza dek kalacaksınız deseler yalnızca iki şeyden birini seçmek isterdim. Biri, o çocukluğun bahçesindeki ağacın dalına asılı salıncakta sallanırken... Öteki, bütün hayatım boyunca en çok sevdiğim adamla öpüştüğüm ilk gün... Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."