30 Mart 2011 Çarşamba

Masal Şarkısı...


Cem Adrian'ın Emir albümünden bir şarkı bu..

Çok fazla kişi bilmiyor diye düşünüyorum...

Bilmeyenler, dinlemeyenler şimdi dinlesin o zaman daha fazla geç kalmadan.


21 Mart 2011 Pazartesi

Bana Şans Dile


Çağan Irmak bu filmini ne kadar beğenmese de ben bu filmi en sevdiklerim arasına koyuyorum. evet çok eski, oyuncular çok genç, belki çok fazla tecrübeleri yok. ama filmin anlatmak istediği hikaye çok gerçek, Rıza Kocaoğlu yani filmdeki adıyla Bahadır çok çok iyi bir sorunlu öğrenciyi canlandırmış ve beni kendisine hayran bırakmıştı. Taa seneler önce hemde…

filmi izleyenler bilir…son sahneyi…ağladınız sizde dimi?

Ben çok ağladım…Bahadır’a çok ağladım ben..

Bahadır elinde silahla polise doğru koşar...

ayakkabısının bağcığı açılmış...

ama farkında değil...

nasıl olsun ki...

elinde silah koşar Bahadır...

polise doğru koşar...

üstüne doğru...

ve...

ve bir an, çok kısa bir an Bahadır o çözülen bağcığa basar ve...

ve yere düşer...

tam düşmeden o polis Bahadır'a ateş eder...

ve onu vurur...

öğretmeni bir yandan bağırır ama kimse duymaz onu, kimse dinlemez...

ne diyordu biliyor musunuz o öğretmen...

silahı boooş!...silahı boooşş!

evet silahı boştu Bahadır'ın...

ama herkesi inandırmıştı dolu olduğuna..

ve Bahadır ölürken içinden neler söyledi biliyor musunuz...

"Garip… hep pamuk ipliği derlerdi, bense sadece bir ayakkabı bağcığına bağlıymışım yaşama. bahar geliyor. mevsimin ilk karıncası bu. yapacak çok işi var. şuna bak ne şirin. küçücük gövdesinde koskoca bir hayat var onun. ne kadar telaşlı. yaşama yetişmeye çalışıyor. benim de yapacak çok işim var. böyle boylu boyunca uzanmış ne yapıyorum ben? kalkmalıyım...kalkmalıyım...hooooop işte gökyüzü…harika…"


Ayakkabı bağcığına bağlı bir hayat…

Ayakkabı bağcığı…


"Ben senden önce ölmek isterim"



Ben

senden önce ölmek isterim.

Gidenin arkasından gelen

gideni bulacak mı zannediyorsun?

Ben zannetmiyorum bunu.

İyisi mi, beni yaktırırsın,

odanda ocağın üstüne korsun

içinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

şeffaf, beyaz camdan olsun

ki içinde beni görebilesin...

Fedakârlığımı anlıyorsun :

vazgeçtim toprak olmaktan,

vazgeçtim çiçek olmaktan

senin yanında kalabilmek için.

Ve toz oluyorum

yaşıyorum yanında senin.

Sonra, sen de ölünce

kavanozuma gelirsin.

Ve orda beraber yaşarız

külümün içinde külün,

ta ki bir savruk gelin

yahut vefasız bir torun

bizi ordan atana kadar...

Ama biz

o zamana kadar

o kadar

karışacağız

ki birbirimize,

atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz

yan yana düşecek.

Toprağa beraber dalacağız.

Ve bir gün yabani bir çiçek

bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse

sapında muhakkak

iki çiçek açacak :

biri sen

biri de ben.

Ben

daha ölümü düşünmüyorum.

Ben daha bir çocuk doğuracağım.

Hayat taşıyor içimden.

Kaynıyor kanım.

Yaşayacağım, ama çok, pek çok,

ama sen de beraber.

Ama ölüm de korkutmuyor beni.

Yalnız pek sevimsiz buluyorum

bizim cenaze şeklini.

Ben ölünceye kadar da

bu düzelir herhalde.

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?

İçimden bir şey :

belki diyor.



18 Şubat 1945

Nâzım Hikmet

18 Mart 2011 Cuma

beni erken öldür


beni erken öldür

Beni al zamanın dışına götür. Biraz sarıl, biraz koru, biraz öp sonra yine sokağa bırak. Elimden tut var olmayan şeylere ekle zihnimin bataklığından kurtar. Beni al Tanrı’nın huzuruna çıkar. Ben de ona diyeyim ki, “Tanrım. Beni olduğum gibi kabul edebilecek bir Tanrı’ya her zaman inanabilirim.” O da bana, “Yürü git o zaman şeytanla görüş huzurumda ne işin var alla alla,” desin. “Kim soktu lan bunu içeri megalomana bak,” diye söylenirken biz şeytanın yanına gidelim. Sen de şeytana de ki, “Şeytan kardeş, sonuçta sen de bir melektin ama iktidar hırsın vardı. Şeytanı şeytan yapan iktidar hırsıdır. Eski günlerini özlüyor musun?” Şeytan da sana, “Sen kaç yaşındasın güzelim?” diye sorsun. “Otuz dört,” de, otuz beş olduğun halde. Şeytanın gözleri dolsun ama çaktırmasın bizi gene zamanın içine sepetlesin. Orada bir çay molası verelim geceyi bekleyelim. O gece beni al kardeşlerinin acılarıyla çarp sonra kendi yaralarına sar. Biraz sustur, biraz soğuk davran, biraz da teyzem ol. Konuşabilecek gücümüz varsa ağladıklarımız yalan. Sahiden bak. Beni al biraz sarhoş et biraz saçlarına tak biraz da yağmurların peşinden koştur. Beni al erken öldür mutsuzluk uzun sürmez.

Emrah Serbes

16 Mart 2011 Çarşamba

Just Hold Me


Ama eğer sessizlik isteseydim
Fısıldardım
Ve yalnızlık isteseydim
Gitmeyi seçerdim
Ve red edilmekten hoşlansaydım
Duyma gücüm olurdu
Ve eğer seni sevmeseydim
Bilirdin




10 Mart 2011 Perşembe

Great Expectations - Büyük Umutlar

kendimi film izlemeye verdim a dostlar.

geçen haftaydı sanırsam Büyük Umutlar'ı izledim.

süper bi sahne var ama orasını sadece ben mi sevdim nedir kimse yazmamış.

hani çocuğun gelip yağmurda kızın evinin altında "her şeyi senin için yaptım görmüyor musun bunu?" dediği sahne..

filmde en gözde sahne ve müziği ise yağmur altındaki o öpüşme imiş ki ben burayı nasıl atladım etkilenmeden geçtim anlamadım. hiç duygu yok bende ya:( :)




9 Mart 2011 Çarşamba

Onur Erbaş - Nefes Al

BLOGUMA DOKUNMA!!






nefret ediyorum bu işten yaa..

yasaklanmışmış..

eeee ben ve benim gibiler nasıl giriyor bu sitelere/bloglara..

youtube'da öyleydi yine girdik sömürdük, blogspot'ta öyle oldu yine girdik ve yine yazıyoruz.

biz bir şekilde yazıyoruz..yine yazıyoruz sesimizi duyuruyoruz..


sonra yasak kalktı youtube için. neden acaba?

başbakan da girdiği için olabilir mi acep??


öff neyse ben windows 7 kullandığım için dns ayarlarını aşağıdaki gibi değiştirdim. sizde öyle yapın..ki bunları okuyorsanız zaten değiştirmiş oluyorsunuz da ne biliyim yazmak istedim. kaç gündür hastayım zaten sinir başıma vurmuş..



2 Mart 2011 Çarşamba

Nazende Sevgilim



"ben seni unutmam, en son nefeste..."

diyor

ve sonra

"gurbette sevgilim aklıma düştün
nazende sevgilim yadıma düştün"


eyvah eyvah serisini izleyip müziklerine saran bir bünye olarak...

1 Mart 2011 Salı

Bugün... İrem (İron) ve yine İron:))


* çok sevdiğim bir hocanın dersinden çıkmak durumunda kaldım. durumunda kalmadım aslında, bazı canlılarla aynı havayı solumak istemediğim için çıktım. hoca "iyi görünmüyorsun çık istersen" dedi. bende "çıkıyım mı" diye sordum tekrar "çık tabi" dedi. bende çıktım. eve geldim uyudum bir güzel. saat 4 gibi uyandım. 2 gibi yatmıştım zaten. sonra da pek bir şey yapmadım. ha bir saat İrem hanımla konuştuk o ayrı:) hem sevdi beni hem kızdı bir garip yaa. teli kapatırken dediği laf şu kızın "fata yaaa bizden bir yol olmaz ha" ya dedim kızım ben ales diyorum(mezun olunca napcaz filan o muhabbet) sen bana yol olmaz diyosun niye böyle yapıyon kuzu dedim. dedi ki bana: yok ya onlar değil. biz böyle, yani kafa yapısı olarak dedi, yarı deliyiz ya dedi ondan dedim dedi. hı tamam o zaman doğru dedim.
buradan kendisine sesleniyorum: sen önden git yolu aç ben arkandan gelicem, söz:)))

*sonracıma şu formasyon uygulaması(lisede staj) vardı benim pazartesi başladığım sabahın köründe. gittik işte 3 arkadaş. meslek lisesiydi ve malum her taraf erkek öğrenci kaynıyordu.
derse girdik işte en arkaya oturduk ve sınıfta öğrenci hal ve hareketleri, öğretmenin hitap şekli, öğrenciye yaklaşımı, oturma düzeni şu bu derken not aldık. hoca da konuyu anlatırken bir yerde süt bezlerinden bahsetti. kimlerde bulunur dedi. hemen hemen herkes memelilerde dedi bize dönüp bakarak(sınıfta tek kızlar biziz)..lan dedim olum noluyo ya:) sonra biri saydı inek, öküz, yarasa (bunu gözlüklü cin gibi bir çocuk dedi). ben birisinin de hostes demesini bekledim ama o şanslı öğrenci olmadı hiç. kınadım sizi hemen kafamda haberiniz olsun.

*İrem bana bir foto attı msn'den.baya kalabalık bir fotoydu maşşallah. neyse bana tek tek isimlerini söylüyor sağ baştan sayarak bende takip ediyorum fotodan.
sonra bana birisini anlatmaya çalışıyor ben isim olarak biliyorum ama kendisini hiç görmediğim için tanımıyorum yani fiziğini filan. Sevgili kuzenim bana o genci bakın nasıl anlattı: "bak şurda, gömlekli, ceketli, sakallı, bıyıklı"...dedim daha ne kaldı her bişeyini dedin zaten çocuğun.
şimdi böyle yazınca tipi hoş olmadı ama görseniz öyle demezsiniz de neyse beni bağlamaz:)

*yine İron durduramıyoruz kendisini:))
şimdi ben kendisine telden anlatıyorum arkadaşın ayakkabısının topuğu şu kadardı diye. tabi şu kadarı tarif etmem gerekiyor telden de nası etcem. aklıma şey geldi "işaret parmağın var ya ondan da uzun" dedim. tabi bu anlamadı yine yeni yeniden:)) ve dedi ki: "ayak işaret parmağım mı". yaa allam ayağa ne zaman indik, sen o parmakla kimi işaret ettin de böyle bir soru aklına takıldı anlamadım ki. nasıl bir beyin yapısıdır niye en kolay şeyi düşünmeden en zora iniyor ya..bak kızım basitten karmaşığa gidicen, yakından uzağa. okito:)):D

*aman sabahlar olmasın istiyorum. çok şey mi istiyorum..

*izleyeceğim filmleri ne zaman izleyeceğimi bilmek istiyorum.


***bu da böyle bir anımdı diyemiyorum bu yazıya ama napalım bugünde canım sıkkındı böyle oldu işte.

ha bir de mustafa hoca'nın vosvos şeklindeki küllüğüne bayıldım...küllük olduğunu ilk anlamadım tabi içini açınca anladım. bende süs filan sanmıştım ama nerdeee...adam tiryaki beyler:)
o vosvosu istiyorum hocam! işte o kadar!

vosvos ve tiryaki yazınca aklıma ne geldi..

vosvos; behzat ç.
tiryaki; ceyhun yılmaz şiiri