31 Mayıs 2011 Salı

İnternetin Filtrelenmesi


15 mayısta sansüre karşı protesto yürüyüşü vardı biliyorsunuz.

binlerce (40.000) kişi yürüdü o protesto için ama sayın(!) bülent arınç ısrarla 10-20 kişi dedi daha bugün.

ha pardon daha önce tayyip'te demişti dimi "bindirilmiş kıtalar" diye izmir halkı için.

aynı kafa, aynı zihniyet, aynı çürük, ezik düşünceler.

itü sözlük'te biri yazmış demiş ki arınç'a "kesinlikle bahçeli'den ders almalı"

bu olayın trajikomik boyutu sadece.

uzun uzun yazmak derdimi anlatmak isterdim ama biliyorum ki türkiye'de 70 milyondan fazla insan var ve bunun en az 60 milyonu interneti bi şekilde kullanıyor. ve benim burda dediğim şeyleri zaten onlarda söylüyorlar.

ve ben o kullananların sadece 10-20 (!) tanesini gösteriyorum size..bülent dedi ya öyle yalan diyecek hali yok ya koskocaaa adamın.






bu da bindirilmiş (bin dirilmiş) kıtalar işte..




son olarak sansür ile ilgili





haydar üzer mi hacı?

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Teoman'dan Babasına...


Babam’a


bir çocuk iki yaşındayken babası
ölmüşse , onunla ilgili anıları
varlığıyla değil, yokluğuyla
ilgili oluyor.
yine de iki tane anı parçacığı
kalmış bende. birinde ben
gece yarısı uyanmışım, sen
koşup kucağına alıyorsun beni;
diğerindeyse salonda hazırlanmış
bir yatakta bitkin yatıyor ve sürekli
öksürüyorsun. ikişer saniyelik iki
hatıra.
anı niyetine kalan bir kaç kitap var yine de. ve
bir de; almaya başladığın meydan
larousse fasikülleri. büyüyünce çok işime
yarayacağını söylemişsin anneme.
senden sonra biz biriktirdik, 12 cilt oldular.
evde bıraktığın hüzün, senin
nasıl biri olduğunu sormaktan
alakoyduğu için beni, ben de onları okudum
ilkokula başlar başlamaz. bergman’ın
”yedinci mühür”ü, goethe’nin “faust” u, senin
yüzünden yedi yaşımda girdiler
hayatıma. anladığımı
sanmıyorum o yaşta, ama amaç seni
tanımaktı nasılsa.
bir de resimlerine baktım hep. şimdi benim
boylarımda-aynı boydaymışız
zaten- esmer, zayıf, güleç, zarif bir adam.
evde senden bahsedildiği ve
ağlanıldığı zamanlarda,
içeriye kaçtıysam da, bir kulağım orada
oldu hep. onları da kattım tasvirine. mavi
gömlekleri sevdiğini, günde iki kere traş olduğunu, inatçılığını,
zekiliğini ve nasıl tüm ailenin
gözbebeği olduğunu öğrendim yan odadan.
ve ölümüne yakın bana ayakkabı almak için
mağazaya girdiğinde, yürüyecek gücün
olmadığından, nasıl bir
koltuğa çöküp, tezgahtarlardan tüm çocuk
ayakkabılarını ona getirmelerini rica
edişini...
adımı koyarken de
zorlanmışsın. türk dil kurumuna gidip,
günlerce isim aramışsın bana. hatta
adım önce “alper”miş, nüfus
cüzdanımı çıkarttıktan sonra
”teoman” ismini çok beğenip,
değiştirmişsin ismimi. adımı
çok sevişim ondan.
büyüyünce öğrendim bazı detayları da.
azcık kalan paranızla halam yemek almaya
çalışırken, “n’olur sigara alalım”
deyişini, yatılı okuldan
çıktığın cumartesi günleri gezmek
yerine, yeğenini alıp cerrahpaşa’da
yatan yahya kemal beyatlı’yı ziyaret
edişini, aşık veysel ile
tanışmak için giresun’dan sivas’a
gidişini, sonradan öğrendim. aynı sana
çekmişim, böylece anladım.
ama çok kızdım sana ve tanrıya
küçükken. “niye ben?” diye sordum ona. sana da kendine
dikkat etmediğin için kızdım.
şimdi senden yaşlıyım.
öldüğün yaşı çoktan geçtim. sana ve ona
kırgınlığım da çoktan geçti
zaten.
annem geçenlerde, sakladığı bir
yerden benim büyüyüşümü kaydetmek için
aldığın 8 mm kamerayı verdi bana.
yepyeni. içinde kullanılmamış ham
filmler bile var. 38 yıldır öylece
beklemişler. ölüyor olduğun için vaktin
olmamış kullanmaya.
bir şey daha söylemek isterim. seni tanıyan
herkesin, geçen onca yıla karşın
adını söylerken sesleri titriyor ve
gözlerinde hep bir sevgi ve buğu var. azcık
zamanda herkesin kalbine girmiş ve
çıkmamışsın.
ölerek beni çok üzdün ama, böyle bir adam
olduğun için hep gurur duydum seninle.
beni tanısan, sen de gurur duyardın ,
eminim.
varlığınla ve yokluğunla beni
var ettiğin için teşekkürler. nur içinde yat.

Teoman

27 Mayıs 2011 Cuma

incir reçeli


vizyona girdi, çıktı ben izleyememiştim daha yeni izledim. çok merak ediyordum bu filmi. özellikle filmin içinde geçen bir şarkısını yani "duman"ı duyduğumdan beri.

evet bugün izledim. çok fazla merak etmeme değdi mi? tam bilemiyorum çünkü ben haftalardır film izlemedim, onun boşluğunu yaşayıp "ayy evet film harikaydı çok ağladım" diyip yanlış bir fikre de düşürmek istemiyorum sizi. lan sanki atomu parçalıyorum ha alt tarafı film izledim.
niye böyle sert girdiysem konuya bende anlamadım ya:)

spoiler vermek istemiyorum bu yüzden ortaya karışık bişeyler yazcam film hakkında.

sevdiğine dokunamamak, ona daha fazla yaklaşamamak kötü bir şey evet. filmde de bu güzel işlenmiş. adamın cinsel ihtiyacını karşılayamama gibi bir duruma düşmeden, sadece "kokunu bir kere aldım, onu hep arıyorum" demesi aslında bizlere her şeyi anlatıyor bence.

güzel bir filmdi, belki tekrar tekrar insanlar izlemeyecekler ama ben müzikleri ve tek bir sahnesi için bile tekrar izleyebilirim. o sahneyi demiyim şimdi eğer henüz izlememişseniz ama izleyecekseniz sizi filmden soğutabilir. ama ben o sahnede kaldım bi gözümde yaşlar tek tek yere damlıyor.

film afişi de çok güzel ya ben bayılmıştım bulursam alıcam.



filmin bence en güzel yerlerinden biri de "gül yapraklarıyla bir başıma" şarkısının çaldığı adamın masada tek başına oturduğu, vazoda güller, yerlerde kopardığı gül yapraklarıyla evde onun olduğunu düşünüp öylece saatlerce o masada oturmasıydı. şarkının hala etkisindeyim ben sizde dinleyin en az bir kere:)



herkes birilerini seviyor, bense birisini sevemem. sadece bir şeyi severim. o da incir reçeli...

filmden birkaç bişey;

bir şey söylemek sana göre değil,
sen bir şey söylemeden gidersin değil mi,
hem de öyle bir gidersin ki bırak yaşamayı insanın nefes alması bile yarım kalır.
sen o kadar bir şey söylemeden gidersin ki üstüne milyonlarca şey söylenir
sen bana bir şey söyleme, git.... sadece git...

***********

ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. bazen bir damla aşağıya doğru kayarken başka bir damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. bende sana karıştım aşkım. insanlar acımasız, savurgan… hiç bir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar.

bir gün… şoförün camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.

26 Mayıs 2011 Perşembe

Morfinsiz Çekilen Düş Sancıları

Kolu alçıda bir çocuktur bu şehir içinde sen yoksan eğer. Seni işaret etmiyorsa mısraları, şimdi bütün şiirler intihar eder. Ve, kimselere söyleme. Ben seni yazarım, onlar şiir zanneder...



Batuhan Dedde



18 Mayıs 2011 Çarşamba

ahir zaman'dan bir şiir



ben sessizliğine alışkındım,
ama sensizliğe
inan hiç yakışmadım!
ben şimdi sensizliğe de alıştım,
ama hayatla hiç barışmadım!
çünkü
senden kalan izlerle
hep
'biz' yazdım,
'ben' olmaya hiç çalışmadım.
kahretsin ki;
seni kalbimle sevdim,
aklıma hiç danışmadım...


not: şiir itü sözlük yazarı ahir zaman'a aittir.
çok fazla sevdim bu kısacık şiiri, hemen benimsedim izin aldım ve buraya koydum.

sevgiler selamlar kendisine de:)

17 Mayıs 2011 Salı

bugün günlerden salı



ne alakaysa başlığı öyle yazmak geldi içimden. deli gibi yorgunum, hiç keyfim yok, yapmam gereken bir ton iş var. oturup bunları tek tek listeleyecek değilim biliyorum ama yazmadan da duramadım en azından bilin ve ona göre davranın. her an üstünüze yürüyüp sizi dövebilirim ya da söylediklerinizi 3839 kere bana tekrar etmenizi isteyebilirim. çünkü anlamıyorum.

bugün günler sonra onu gördüm ilk azcık bi konuştuk sonra sınavı varmış sınıfın önünde beklerken gördüm onu koluna dokundum napıyon dedim. sınavım var onu bekliyorum dedi. seni her gördüğümde de sınavın oluyo ya ne biçim iş bu dedim ne sınavı diye de ekledim hemen. bilgisayar dedi. hangi hoca dedim musa hoca dedi. ve durun şimdi burda. benim lafı diyorum kopun az:)
hangi musa hoca o kim yaa:D lafa bak ya, dedi ya bilgisayarcı diye..işte insan bi kere aşık olmayagörsün filan. yok ya o kadar da değil:)
neyse tam devam ediyordum muhabbete çooooooooooookk sevdiğim bir arkadaşım geldi omzumdan tuttu ekti beni dedim kim bu alıp gidiyo beni. neymiş derdi küçük beyin sınıfta kimse yok ders burdamıymış... yaa dedim sen beni neden ayırdın çocuktan dedim konuşuyoduk dedim.
ahaha bu tabi farkında değil olayın ama benim halim çok komikti yaa bi güle güle bile demedim içime oturdu:(..

ya o değil de ben bugün bankada caner'i gördüm ya. nerede okuduğunu filan biliyorum en son geçen sene gördüm onu ayaküstü bi muhabbet ettik gittik. beni unutmamıştı çok sevinmiştim. ama ben onun adını unutmuştum o da başka bi olay zaten. neyse gördüm onu yanında bi kız vardı beni gördü mü görmedi mi bilmiyorum ama bende görmemiş gibi davrandım. ama yanındaki kız bana bakıyordu. neyse ya geçti gitti bunlar..çooookk eskide kaldı..


şimdi bu iki farklı olaydan bişey anlamadınız biliyorum ama anlayın diye de yazmadım ki zaten hacu.
ders çıkarın diye yazdım dermişim şimdi yok daha neler:D
feridun'un bi şarkısı var ya deliliğe vurdum kendimi filan diyodu. hah işte bende aynı öyleyim şu an. burada söylüyorum yolda ya da otobüste ya da şurda burda orda deli gibi gülen ağzı kulaklarında bir kız görürseniz anlayın ki o benim. ha yok farklı illerdeyiz diye düşünüyorsanız o zaman da anlayın ki o benim ikizim..
ne saçmaladım yaa..ama güzel oldu itiraf edin:D

ha foto ne alaka derseniz eğer ona da bir açıklamam var tabi.

şimdi efendim kumda yürürken bir ayak izi bırakırsınız ya ama o sonra çöl fırtınaları tarafından kapanır. aklıma şey geldi işte. ben o kadar yol ilerliyorum şu hayatta o kadar yol katediyorum ama birileri geliyor onca yolun, izin üstünü kapatıyor, örtüyor.
birileri gelip hep planlarımı bozuyor sanki. gerçi hiç planlarımda olmadı şu yaşa kadar ama kafama koyduğum bişey varsa tam yapacakken birileri engel oluyor bişey oluyor ve ben onu yapamıyorum ve deli oluyorum sonra..

öyle yani..
bilmem size de oluyordur kesin bunlar..

şimdilik aktaracaklarım bu kadar sayın birand söz sizde:D:)

12 Mayıs 2011 Perşembe

Model


ilk albümlerini hatırlıyorum ben bu grubun. ellerinde ellerim diye bir şarkıları vardı acayip sevmiştim onu. okuldan eve dönerken yolda az dinlemedim.

yorulmuş bedenimmm
kesilmiş nefesimmm
kalbim yok yerindeee
ellerinde ellerimmm

diye nakaratı vardı..ahah ne güzeldi ya.
dinlemeyenler olabilir hemmen harekete geçiyorum o vakit:)


sene oldu 2011 ve yeni albüm geldi. bu seferki albümde fena olmamış hani. ilk dinleyişte bile bazı şarkıların gerçekten iyi olduğu rahatça anlaşılabiliyor. aferin ya genç çocuklar hoşuma gidiyor ne güzel:)

son albümleri olan "Diğer masallar"da yer alan şarkıların adları da bir hoş. mesala çürüsün gelinliğim, pembe mezarlık filan.. bunları ben desem niye öyle diyorsun dersiniz ama bakın çocuklar bunlara şarkı yazmış yaa görüyo musunuz a dostlar! :)

neyse cıvıtmadan bir şarkıya deyinicem ben şimdi. değmesin ellerimiz şarkının adı, yine bu albümden. iki versiyonu var ama ben en çok akustik halini sevdim. bu yüzden buraya da akustik versiyonunu koycam. itirazı olan? bence de yok:)

hala bitememiş bir aşkın ardından mı desem ya da hala birbirlerini deli gibi seven ama ayrılma kararı alan iki aşık için yazılan bir şarkı mı desem ne desem bilmiyorum bu şarkı için.

ne sevmeye ne terk etmeye geliyorsunuz olum ne ayaksınız ya. seviyorsan git konuş bence diyesim geldi şimdi:)

şey vardır ya hani. ayrılar, birbirleriyle konuşmuyorlar ama birbirlerinin neler yaptıklarını merak ederler, ya da şu an kiminle diye düşünürler ya, yolda karşılaşsalar birbirlerinin gözlerine bakamazlar ancak yan yana geçtikten sonra dönüp birbirlerinin arkasından bakarlar. ve birkaç saniye farkla göz göze gelmeyi kaçırırlar. sonra ikisi de şunu düşünür "ne salağım ya dönüp bakıyorum. ne bakıyorsun unuttu gitti seni, ayrıldık biz yaa" derler. ama ayrılan bedenleri olur sadece ruhları asla ayrılmazlar. hep ayrıldık unuttum seni numaraları çekerler ama asla ayrılamazlar. birbirlerini düşünmeden yaşayamazlar.

aslında bunları yazmaya hiç niyetim yoktu nerden nereye geldim...
neyse siz model'in şarkısını dinlerken bende yavaştan gidiyim..

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Kimsin sen?


çılgın fikirler ve farklı fikirler dolanır beyninin limanında
bazen çok sert bazense bir çocuk kadar sakin
nasıl birisin anlayamadım çözemedim seni
her anladığımda farklısın ve bir başkasısın
nesin ki sen kuralları yok sayan mı?
house kadar deli, watson kadar sabırsız mısın?
seni her tanıdığım kişiden farklı kılan
o yüzündeki sinsi gülüşün altında ki çocuk ruhun mu ?
kaç kez şaşırttın beni
kaç kez ters köşe ettin penaltı yiyen kaleci gibi
her seferinde hüzün mü verdin bana yoksa dünyalar kadar mutluluk mu?
her ikisini de razıyım
sen gibi bir dost olduktan sonra

@B


NOT: Bu yazıyı benden habersiz bloguma yazan, yanımda oturduğu halde bana çaktırmayan, çooook sevdiğim arkadaşım A.B'ye aittir:))) beni çoook çoook fazla mutlu etti ve duygulandırdı kendisi..vee yine kendisi bana özel yazdığı için thank you çooookkk:))))

6 Mayıs 2011 Cuma

Peyk - Büyükanne

2 sene oluyor bu grupla tanışalı..şimdilerde yeni albümü çıktı ama henüz dinleyemedim ben. ama ilk albümlerinin etkisi hala üzerimdedir. öyle çok severim ki bu grubu.

bu şarkıda ilk albümden. ilk albümde diğer sevdiklerim ise; gidin, suluşaka ve darıldı şans.


ama bu şarkının yeri ayrıdır bende.

sözleri;

gardiyandır zaman, tutsak eder hayatı
hücresinde sonsuzca
bir penceresi vardır eski anılardan
bakarsın ve anlarsın, süren dolunca

ağladığıma bakma
ne olur biraz daha kal
sefaletin prensesi, beni bırakma

büyükanne,
neden toplanmış başında insanlar?
sustukça onlara herşeyi anlatır gibisin
ve ölüm perde çekmiş mavi gözlerine
yok olmuş yüzündeki tatlı esinti

ağladığıma bakma
ne olur biraz daha kal
sefaletin prensesi, beni bırakma