10 Şubat 2013 Pazar

İmkânsızın Şarkısı (Haruki Murakami)


Kalbi kırılmış bir kadının yapabilecekleri.
Çok basit.
Burnunun dibindeki sevdiği adama bir mektup yazar. 



 "Bu mektubu sana, bize kola almaya gittiğin sırada kaleme alıyorum. Yanımdaki birine ilk kez yazıyorum. Ama bana öyle geliyor ki,  eğer yazmazsam, sana anlatmaya çalışacağım şeyi asla yüzüne karşı söyleyemeyeceğim. Çünkü ne kadar konuşursam konuşayım, beni dinlemiyorsun, değil mi?
   Bana bugün korkunç bir şey yaptığını biliyor musun? Saç biçimimi değiştirdiğimin ayırdına bile varmadın! Bin bir güçlükle uzattığım saçlarımı ve geçen haftanın sonuna doğru, nihayet yeniden bir kız saçı biçimine kavuşabildi.  Ama sen, ayırdına bile varmadın, değil mi? Bana çok yakışınca seni uzun zamandır görmediğim için, sana bir sürpriz yapmak istedim. Ayırdına bile varmış olmaman, sence de pek kolay yutulur bir şey değil, öyle değil mi? Hatta ne giydiğimi bile anımsayamazsın. Ben bir kızım, biliyorsun. Düşüncelerine ne denli dalıp gitmiş olursan ol, ara sıra hiç olmazsa bir kez bana bakabilirsin, değil mi? Bana sadece: “Saçların güzel olmuş” dem en yeterdi, sonra düşüncelerine dalıp gitsen de seni bağışlardım…
   İşte bu yüzdendir ki şimdi sana yalan söylüyorum. Ablamla Ginza’da buluşacak olduğum doğru değil. Bugün, senin evinde yatmak için pijamamı bile yanımda getirmiştim. İşte bu doğru, çantamda bir pijama var, bir de diş fırçası. Ah ne aptalmışım meğer! Beni evine davet bile etmedin ki! Ama önemli değil, bana aldırış etmediğine göre ve yalnız kalmak istediğine göre, seni yalnız bırakıyorum işte. Düşüncelerine, gırtlağına dek boğulabilirsin artık.
   Ama sana gerçekten de kızgın sayılmam. Sadece mutsuzum. Çünkü sen benim için çok şey yaptığın halde ben, senin için hiçbir şey yapamıyorum. Sen hep kendi dünyanın içinde hapsolmuş durumdasın, kapını vurup sana seslendiğimde ancak, bakışlarını kaldırıyor, sonra gene hemen indiriyorsun.
   İşte kolalarla geldin yanıma. Hep öyle düşüncelerine dalmış, yürüyorsun ama gene de düşmedin, içimden senin tökezlediğini görmeyi dilediğim halde. Şimdi yanıma oturmuş, kolanı iri yudumlarla içiyorsun. Gene de sonunda, yeni saç biçimimi göreceğini umuyordum ama hayır. Eğer farkına varmış olsaydın, bu mektubu yırtıp atacak ve evine gelmeyi önerecektim. Sana güzel bir yemek hazırlardım ve birlikte uslu uslu yatardık. Ama sen bir odun kadar duyarsızsın.
   Not: bundan sonra beni sınıfta görürsen, yanıma gelip konuşmamanı rica ediyorum."