24 Aralık 2010 Cuma

cem adrian röportaj ve devam işte bir şeyler yine..

hürriyet'teki röportajını okudum.

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/16604345.asp?gid=222


bu adamın neden albüm kapakları hep olay oluyor anlamıyorum.
emir'de de salak bir programcı çıplak vücudunu giyindirmişti fotoşopla. sanki çok komik bir iş yapmış gibi bir de gülüyordu "şaka yaptık sana cem.. ehehe." filan diyordu. cem'de "benim işim şaka kalkdırmıyor galiba." diye cevap verip bozmuştu kadını bir güzel. neyse..

şimdi kayıp çocuk masalları'na gelirsek eğer birkaç şey söylemek istiyorum kendisine.

cem; lütfen bizleri kandırma, çocukları da kandırma. hadi emir albümünde dedin "her gece sabret diye saçlarımda dolaşan tanrı'nın elleridir." diye. ama bari burda bu masalda yalan söyleme tanrı aslında sever hepimizi diyerek.
ama o şarkı ne kadar masal olsa da hani diyorsun ya "can verirken umutların, yetişir annenin kalbi duaları.". insan ister istemez bir "yetişir mi gerçekten hı?" diyesi geliyor.
her neyse...

bir de şunu söylemek istiyorum.

cem adrian'ın 7 oktavlık sesi var mı yok mu, şarkılarında ya da canlı performanslarında o kadar sesini inceltebiliyor mu bilmem ne edebiliyor mu diyerek adamı sadece sesiyle anılmak istenen ya da bu sesiyle ün yapmak isteyen embesillerle karıştırmayın. adam bu sesiyle övünmüyor ki ya da sizin gözünüze gözünüze sokmuyor ki neden bu kadar çok eleştiriliyor anlamıyorum.
kendisininde dediği gibi önemli olan bu sesle ne söylediğidir.
ben hem emir hem de bu albümde çok çok orjinal sözler okudum, gördüm, duydum ve dinledim.
ben hiç kimsenin albümünde bu denli kafa yormadım cem adrian'ın albümleri kadar.
bazen bir kelime, bazen bir nefes alıp verişi kayıtta, bazense bir piyano ya da saksafon sesi insanı hüzünlendirmeye, ağlatmaya yetiyor da artıyor bile. aklına neler neler geliyor insanın, neler getirtiyor aklımıza tek bir heceyle...

bu yüzden demem o ki, ben kendimi çok şanslı hissediyorum,
çünkü onu anlayabiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder